30 Eylül 2016 Cuma

İki Yıl Bekle Dedi




Şubat ayında işten çıktıktan (atıldıktan) sonra tam anlamıyla dibe yuvarlanmaya başladım. Kararlar alıp sonra boşverdim, geçmişe takıldım, ailemle artık fiziksel temaslar içeren kavgalar,
birilerinin mutluluğunu bile kıskanmalarım ve sonuç sirke gibi biri oldum.
Bugün 01.10.2016 evet 2016 şubat ayından beri türlü rezillikler yaşadım intihar, ölümüne kavgalar, parasızlık, yalnızlık, hayal kırıklığı, en karanlık umutsuz geceler,
hayatımın değişmesine bir adım kala tekrar kuyunun dibini boylamak,
yetersizlik, geri dönüşü olmayan pişmanlıklar ve sebeblerin deki payımın komik olması,
sahte zenginliğim (biri vardı onu artık hayatıma aldım dost olarak adam bok gibi zengin saolsun sahip cıktı bana en zor zamanım da)
sahte zenginliğimin tadını çıkardım kendim olarak, bir rum köyünde kendimi aradım bazen buldum.
İşten ayrıldığım gün, yukarıdaki fotoğrafı olan kitaba başlamıştım.
yazar yani paulo abimiz benzer birşey yaşamış iki yıl dikiş tutturamamış sonra hayat hediyesini vermiş ona, bende iki yıl sabretmem gereken bi sancı sürecini göze almıştım
daha bir yıl bile dolmadı. Olsun.

Bir yıl dolmadan neler oldu, en korkunç olanı kavgaydı. Nefret dolu kavga, nedensizce kavga etmemizdi hemde Egeliyle, onun evinde. Ne ara gittin görüştün? niye görüştün? diye sorma!
Güzel olan birinin beni sevdiğini hissetmem, yanında ağlayabilmemdi ve o adamla tüm egeyi
abartmıyorum, tüm egeyi gezdik.

İşteyken herşey bitmiş gibiydi yani mücadelem bitmişti, hayat basit ve değersizdi.
Bilmiyorum sanırım bu durum beni tatmin ediyor. Acı çekmek, çabalamak, hayatımı göz yaşı ve beklemekle kutsamak bana iyi geliyor.

Anlatmak zor geliyor, bir sürü şey oldu ama kenardayım, hayatın en kenarında ve artık 
eroin etkisinde gibi kendi hayatımı izliyorum.
Kendi hayatıma seyirciyim.