Gözlerine bakıyorum adamım. Gözlerine bakıp seni istemediğimi, sadece huyun Egeliye benziyor diye senden hoşlandığımı söylüyorum.
Gözlerime bak adamım, bak ve bana; piçlik yaptığında güldüğümü söyle, beni evden alırken Seymen FM i son ses açtığındaki paniğimi hatırlat, bana açmışın diye sorduğunda iştahla sana önerdiğim yiyecekleri daha yemediğimizi söyle. Bunlar kalmam için yeterli aslında...
Gözlerime bak adamım sende kimi öldüremediğimi görmek bile bana yetiyor.
Dün telefonum akşama doru çaldı, önceki yazıda bahsettiğim adamdı arayan. İkince kez anlattığıma göre bir isim takıyım en iyisi, işi pilotluk bende pilot diyeyim burada.
Telefonu açtım, karşıdan yavşak bir ses ''nbr bebiş'' dedi. Bir şeyler konuştuk ama kafamda çınlayan hani bahsettiğim sikik ses çınlıyor hiç susmadan ''sakın görüşme!!! hayır, hayır, hayır''
''Akşama doğru görüşebiliriz'' dedim. İyi bok yedin garu, harbi ne gerek var amk
yaşlanıyor muyum ben yoksa, eskiden olsa atar gider yapar uzaklaştırırdım kendimden, bu ara okulu bitirdiğimi sindirmeye başladım ve bir olgunluk bir ağır başlılık geldi bana.
Akşam üstü oldu buluştuk, parfümünü değiştirmiş çok güzel kokuyordu. ''Yemek yiyelim açsındır'' dedi ve beni yine kalbimden vurdu. Şaka lan şaka uzak mesafeli duruyorum zaten bide yemek mi yicem pezevenkle. Bende ki mesafeyi hissetti götüm götüm arayı ısıtmaya çalışıyor ama yılan gibi sokacak yer arıyorum. Yanıma oturdu yavaş yavaş ortam ısındı tabi ama odun gibiyim istemiyorum yavşağı bana rağmen dokunmaktan bile keyif alıyor, tabi bende ki irade de bir yere kadar benimki de affedersiniz penis, kalkmışın imanı yoktur arkadaşlar bunu bilin.
Benimki çok şükür imansız ama ateist değil sadece seviştik o kadar ama ne sevişme. Aramızda nasıl bir tutku, hırs, elde etme hissi var.
Etrafı kestim evindeyken, yatağın kenarında prezarvatifler ve başka sex durumu olduğunu özetleyen şeyler var. Canın sağ olsun be oğlum, ben gidicem zaten biraz sonra hiç düzenini bozmayayım.
Seviştikten sonra bile suskun, soğuk, hissiz varlık benim bu kesin. Koltukta keyif yaptık, müzik dinledik, kahvelerimizi içtik, saate baktım geç olmuştu. Kalkmaz zamanı garu duşunu al, giyin konuşmanı yap ve çık git...
Hazırlandım buda üzerini giymiş. ''Niye öyle bakıyorsun bana'' dedi, bir şey yok dedim içeri gittim. ''ben bırakayım seni'' diye bağırdı içerden. En sevmediğim şey birinin ben bırakayım, ben ödeyeyim durumları. Sevmiyorum arkadaşım yetersiz miyim ben.
''Gel otur yanıma bir şeyler söyleyip gidicem'' dedim. Yüz ifadesi değişti, merak yoktu yüzünde söyleyeceklerimin olumsuz şeyler olacağını biliyordu. Her şeyi söyledim anlattım, en son olarak ''yüzüne söylemem daha iyi olur, telefonda söyleyemediğim için buradayım ve pişmanım. Lütfen bir daha arama beni'' dedim.
Kasıyorsun dedi, yüzüme bakamadı. Şaşırdı, onu istemediğimi kabul edemedi, gururuna yediremedi. Başka yere kilitlendi ve tekrar kasıyorsun dedi.
Kasmıyorum amk KASMIYORUM en güçsüz benim, bekleyen, ilgi isteyen, başkalarının hayatına yedek parça olan benim ve bundan fazlasını istiyorum. Kendi yoluma gitmek, kendim olmak, kendi hayatımı kurmak istiyorum (böyle diye diye en sonunda her şeye sahip olucam ama tek başıma kalıcam)
Ertesi akşam oldu biraz daha unuttum, biraz daha döndüm ördüğüm duvarların arkasına.
En azından efeleniyorum şuan ''ben senin hayatından gittim oğlum, dur o sarı odalarda durabilirsen...''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder