27 Kasım 2015 Cuma

Duvar da Silerim Kariyer de Yaparım

 
Bir haftadır kendimi hazırlıyorum, gelecek salı işe başlayacağım için.
Alışveriş, temizlik derken çok yoruldum ve strese girdim. Şikayet etmiyorum iyi geldi ve tatlı heyecan bunlar. Siz alışveriş falan dediğime bakmayın aslında olay şundan ibaret,
ucuz olsun, ailem para versin, alacaklarım kaliteli olsun, üzerime yakışsın bütün bu beklentiler çıldırtıyor insanı. Ailemle yaptığımız kavgalar of of of...
ulan insan biraz anlayışlı olur. Bu benim ilk işim, gencim heves etmekte haksız mıyım?
Kendim de köşeye biraz para koymuşum niyetim iyi savurgan değilim,
daha size ne gerek amk ?
Her şey mi çok pahalı ?
Yoksa ben mi çok fakirim ?
Sanırım ben çok fakirim, ulan bu ülkede maaşlar kaç kuruş. Bir şey bakıyorum fiyatı küçük bir servet, tamam bende severim iyi giyinmeyi, bunun için biraz elimi cebime atarım ama elimi cebime atsam ne olacak ? cebim merkez bankası değil sonuçta.
En gıcık olduğum şeylerden biri de satış danışması arkadaşların,
hiç te arkadaş olmaması. Pezevenklerde bir afra, bir tafra sanırsın babasının dükkanı.
Ulan göt ben alamıyorum yada pahalı diyorum, fakirim diyelim.
Sen koli ile eve stok mu yapıyon gavat, sen hayırdır gardaş.
Neyse plaza man çizgimden kaymayayım.
Şaşırmayacağınız bir diğer gerçek te alışverişte yalnızdım ve kimse içten, heyecanla hayırlı olsun demedi. Bir tek teyzem bir gün geldi, bir ara huysuzlandı, çok dobra ve durumu açıklayan şekilde sitem ettim, pişman oldu toparladı modunu saolsun.
Söylediklerimi buraya yazmak istemiyorum ağır şeylerdi benim açımdan.
Unutayım gitsin...
Gelelim temizlik olayına, kollarım koptu duvar silmekten hatta tavan bile sildim.
Temizlik yaparken kendimden iğrendim, her yer toz içindeydi.
Son bir buçuk yol zor geçti, salmışım iyice bende ama baya salmışım.
Şimdi mis gibi oldu odam, evim, sığınağım.
Bana ait her şeyinde emeğim olan 14 metrekare.
Belgeleri hazırladım, odamı temizledim, alışveriş tamam.
    Ohhh beeaaa.....
 
bu yazı burada biter, küçük bir ilan geçeyim. Yazı için foto ararken
bu yakışıklı abimizin fotosu çıktı karşıma;
 
Eğer böyle biri bloğumu okuyorsa
yada tanıdığınız varsa
bana bir şekilde ulaşsın!!!!!!!!!
 
 

14 Kasım 2015 Cumartesi

Yalnızlığa Direnç

 
Hepimiz bazı zamanlar yalnız hissedebiliriz, hoş bir melankoli çöker üstünüze sezen dinlersin, kahveni alır kitap okursun. Kendinle kalırsın çok büyütülecek bir şey yok.
Bunun dışında yalnızlığı sırtında taşımak, ömür boyu çift kişilik yatağının sadece sana ait olacağı yada arkadaşın ''bana düğünümde çeyrek takacaksın öldürürüm'' dediğinde,
''sen bana ne alacaksın'' dersin,
Sonrası biraz buruktur, çaresizdir. Birbirinin suratına kısa bir bakarsın sessizlik olur.
Bilirsin çünkü hiç düğünün olmayacak ve Sezen Aksu'nun ''kutlama'' şarkısıyla
düğün dansını etmeyeceksin...
Bunlar bana pek koymuyor artık, aman koy götüne diyorum,
dünyada heterolar da yalnız napak toplu intihar mı edek diyorum,
ohhh ne güzel çocuğun kolej taksiti derdim yok, dünyayı gezerim o parayla diyorum,
ıııyyyy mal heteroların hepsi evli mutsuz diyorum,
ya sen mal mısın? sex dünyanın en güzel şeyi diyorum,
diyorum da diyorum...
 
Bunları diyorum ama hala çift kişilik yataktan korkuyorum. Egeli ile bu ara muhabbet ediyoruz whatsapp saolsun. Adama bağırarak ''aptal toprak olucaz, ne için feda ediyoruz kendimizi''
demek istiyorum.
Gençken de zor yalnız kalmak, haftasonu yapacak hiç bir şey yok.
Millet maşallah kol kola, insan eksik görüyor kendini. Benim yanım da biri olmak zorunda mı diye düşünüyorsun. Kendi kendime konuşurken yaptığım mimikler beni bile korkutuyor.
En can sıkan şeylerden biride, yalnız yaşayan yada evlenmemiş insanlara toplumda sürekli acınması,
alay edilmesi yada vah vah demeye yatkınlık.
Ulan bir sürü evli, çoluklu çocuklu kötü durumda insan biliyorum, en vah vah diye bahsedilen
evlenmemiş yada yalnız kalmış insanlar.
 
 
Bu duygular çok canımı yakmıyor, en fazla kağıt kesiği kadar acıtıyor.
Kabulleniyorum, alışıyorum, farkındalığımı kaybediyorum böyle geldi böyle gider diyorum.
Egeli mi ? boşver be güzelim, nasip değilmiş.
Haram diye vurmuşlar damgayı en başından, binlerce yarım kalmış hikaye var zaten,
sen mi değiştireceksin kaderi...
tatlı Nigar gibi saydırıyorum arka arkaya
adaletine yandığımın dünyası.
Bütün bunlara rağmen dünyanın anasını satayım,
yerim, içerim, gezerim kimse karışamaz bana, bir yerden başka bir yere gitmem bavulumu toplayıp çıkmama bakar. İş hayatında da emek ederim yükselirim daha ne olsun.
Arada kısa süreli flörtlerim olur, koy geç işte.
Böyle düşününce rahatlıyorum. İstersen yalnız bir adam ol,
ne olursan ol, en önemlisi adaletli biri ol.
Herkese yardım eden, biraz mağrur ama adaletli biri ol,
diyorum kendime
Su akar yolunu bulur nasıl olsa... 

10 Kasım 2015 Salı

Senden Büyük Allah Var

 
Hay maşallah başlığa, hareketli fotoğrafa bak. Arabesk kezban kız bloğuna çevirdim bloğumu.
Haziran'dan beri taktım Muhteşem Yüzyıl'a en baştan izliyorum daha önceden Vahide Gördüm diziye başlayınca izlemeye başlamıştım.
Bir sahne var hatta en sevdiğim o, çıkıyor haremin balkonuna ''harem ne ki dünya'yı ben yöneticem'' diyor...  heyttt bea yürü Hürrem kim tutar seni, Süleyman'nın boynuna geçirmişsin ipi dünyâ'nın amına bile korsun, koy tabi seviyorum böyle kadere karşı gelen insanları, içindeki isyanı, öfkeyi ama sevmeye aç olmalarını yani benim gibi sanırım.
Bu Egeli'ye iş yerinde çok sevildiğinden dolayı Şehzade Mustafa derlerdi, bazı şeyler değişti bu yükseldi Süleymanlığını ilan etti, bunun evinde bavulumu hazırlarken yanına geldi elinde Kanuni'nin
küçük heykeliyle ''al bunu, İstanbul'a götür. Sana en değerli olanı veriyorum. Bu adam dünyayı yönetmiş ama onu da bir kişi yönetmiş, çok yoruluyorum iş yerin de bir sürü kişi ile uğraşıyorum. Bana huzur ver evimde, hayatımda sende beni yönet'' demişti.
Daha sonra, bu yıl yani geri verdim ona bu heykeli, artık temsil ettiği bir şey kalmadı. Mühür bende değil artık. O kanuni heykeli bendeyken Hürrem heykeli almıştım yanına, şimdi odamda en tepe rafta duruyor, tek başına...
Bugün konuştuk kuyruğu dik tutuyor güya, yeni bakımlı halinin fotolarını atıyor ama görseniz sinan akçıl olmuş aq.
Ulan mal senin mayan belli giy takımı tak gözlüğünü kasıl birazcık, saçları da jölele olsun bitsin niye kasıyorsun. Bana ne yaptın, ne ettin okul bitti falan diye sormadı bile çünkü  biliyor ve gurur yapıyor. Kıskanıyor demiyorum, yediremiyor başarımı.
Yazanın başında demiştim ya kadere karşı gelenler diye, bugün yani 10 kasım benim yaşadığım en kötü günün yıl dönümü.
O dibe vurmuş yalnız, acı çeken çocuk şimdi iyi durumda ve sonuna kadar hak ediyorum.
Emek ettim, inandım ve karşılığını aldım...
 
 
Şimdi ben söylüyorum ''daha bu ne ki dünyayı ben yöneticem''
tabi ki dünyayı falan yönetmicem, anca ıkınarak ilk önce araba falan alırım,
çok yolum var zaten. Benim burada vurguladığım meydan okumak, hırs, o dibe vurmuş çocuktan güçlü bir adam yaratmak.
Kendime verdiğim her sözü tutucam!!!
daha şimdiden yalnız kaldım, en yakın arkadaşımla bile aram açıldı.
Elimde seçenekler yok, çareler yok.
Bu yüzden bu yoldan gidiyorum,
ilk defa Egeli'ye karşı baskın geldim. Bunu da üzerine basa basa yaptım, bunu hak ettim.
Sonraki zamanlarda daha çok sürüneceğim ve bir bu kadar yolum yine var.
Yüz üstü yapışıcam, işler boka saracak belki ama ''you will never know''
O günün yıldönümünde başım dik, biraz kibirli, gururla olduğum yerden ona bakmak çok iyi oldu.
Dünyanın en büyük şirketlerinden birine kapak attım, çok şey getirecek bu bana.
Allahım çok kibirleniyorsam affet beni.
 Canım çok yandı, isyan ettim ama inanmaktan vazgeçmedim.
Elimden geldiğince hareketlerime yansıtmıyorum bunu ve artık affetmeyi öğrenmek istiyorum.
Yalnızlığı kabullendim, bu yaşta kabullenmek kolay sanırım.
Huzur dolu, günlük sorunlardan ve canımı yakan insanlardan uzak bir hayat kurmak istiyorum.
Lütfen bana yardım et...
 

2 Kasım 2015 Pazartesi

Bir Küçük Deniz Kabuğu

 
Bu ara mutluyum, derin nefes alıp gökyüzüne bakıyorum ve ''hayat bu sefer bana merhamet ettin'' diyorum. Aklıma takılan soru işaretleri, güzel gelecek hayallerine bıraktı yerini.
Kendi kendime ''vay bea gerçekten her şeyde bir hayır varmış'' diyorum,
nasıl demem;
Yılların emeğinin karşılığını aldım, çok iyi bir şirkette istediğim pozisyonda işe girdim :)
bu benim için kendime verdiğim sözlerden biri sadece,
 İyi bir işim olacak demiştim. Egeli yaptıysa ben daha iyisini yaparım demiştim...
Daha yolun çok başındayım, bunlar ilk adımlar ama büyük ilk adımlar...
Bir çocuk hatırlıyorum, sırtında asker yeşili çantayla sefil bir şekilde Aşti de kimsesiz otobüs bekliyordu.
Şimdi ayna da kendime bakınca ''aferim be oğlum'' dedim gururlanarak. Evet gururlanarak !!!
kibir değil bu, haklı bir gurur.
Aynı hafta bir sosyal paylaşım ağından beni eklemiş, direk iş güncellemesini gördü.
Aptal beş kere profil fotosunu değiştirerek dikkat çekmeye çalışıyor, ama asla izin vermem,
hiç bir şekilde mutluluğumu gölgeleyemez. Bu anın tadını çıkarmama engel olamaz.
İş konusunu başka bir yazıda detaylı yazıcam o ayrı,
 kafam bu düşüncelerle dolu ve biraz karışık.
       Geçen gün dolapların içini düzenlerken, bir kutunun içinden iki rozet (Rusya'da bir şehre ait) bide deniz kabuğu çıktı.
Egeli vermişti bunları bana, deniz kabuğunu kendisi dalıp çıkarmıştı.
Ben, o ve kıskanç köpeğimiz sumo birlikte sahildeydik...
Deniz kabuğu bana bakıp gülüyordu resmen
''Aptal, geçmişini unutamazsın!! ne oldu o hayaller, gelecek planları?''
kızmadım, üzülmedim.
Avucuma aldım deniz kabuğunu bide müzik açtım (resimdeki gözyaşları)
yatağın kenarına oturup hüzünlendim,
geçmiş ve gelecek arasında bir yerden, oturdum kendime baktım...
 
Benden sana son kalan
Bir küçük resim şimdi
Cevap veremez ama
Ağlar yalnızlığına

Ve işte arda kalan
Bir avuç anı şimdi
Koyup da bir başına
Bırakıp gittin beni