24 Mart 2016 Perşembe

Otobüslerde Vazgeçtim Çocuk Olmaktan


Film kültürüm az ama özdür, tahmin edebileceğiniz gibi ağırlık olarak dram türü seviyorum. Sevdiğim filmeri defalarca izlemeyi de çok severim, o kadar ki replikleri ezberlerim o derece manyağı olurum. Herkesin izleyip ağladığı filmlerden biri ''babam ve oğlum'' filmidir. Ben izlediğim de bebeydim, yıllar sonra anlayarak, farkında olarak olarak, bir yolcu otobüsün de izledim.
Egeliye gidecektim, yaz olduğu için uçak biletleri çok pahalıydı bizde otobüs bileti almıştık. Abim ve annem otogara biz götürelim diye ısrar etti. Neden bırakmasına izin verdiğimi hatırlamıyorum. Giderken denk geldi yol üstünde teyzem, babamı da aldık. Otobüs kalkarken ön camdan onlara bakıyordum, el sallıyorduk. Gözleri dolmuştu hepsinin zaten sulu gözlüler, ağlamaları beklendik. 

O an bir şey hissetmedim ama sonrasında içimde bir boşluk oldu ''gidiyorum, onlar burada kaldılar'' dedim içimden. Yerime oturdum, karşımdaki ekran açıldı, hangi tuşa bastım ne yaptım hatırlamıyorum, hatırlamıyorum hatırlamıyorum.
Başlayan film babam ve oğlum'du. İzliyordum. 
İzlemiyordum, izlemiyordum, izlemiyordum.

Kafamdan gerçekler, ayrılıklar, tercihler, asla kavuşmayacaklar, güle güle dediklerim, merhaba dediklerim geçti. Farkında olmadığım bir hızla her şey belirdi, çok net görüyordum yaşadıklarımı.
Ağlamaya başladım ama hıçkırarak, sesimi çıkarmamaya çalışıyordum ama içim o kadar dolmuştu ki hıçkırıyordum. Gözümden yaş değil, sel akıyordu sanki hiç durmayacakmışım gibi ağlıyordum. 
Çığ gibiydi, ağladıkça daha fena boğuluyordum. Yanımda amca donup kaldı, nasıl teselli edeceğini bilemedi, o kadar afalladı ki ''hangi takımı tutuyorsun delikanlı'' dediğini hatırlıyorum. 
Ön sırada iki küçük çocuğuyla oturan, ailesinden uzakta yaşayan, yeni gelin abla da ağlamaya başladı. Otobüste herkes şaşkın, öyle bir ağlamak ki  içli içli derler ya işte öyle. Cenazesi olan yada acı çeken birinin ağlamasıydı, bizim insanımız sıcak kanlı duyarsız kalamaz, paylaşmak ister acınızı. Muavin elinde peçete tomarıyla bekliyor. Ben durmaksızın ağlıyorum.
Feribota yaklaştığımızda sakinleşmeye başladım, toparladım kendimi. Bu krizden egelinin haberi vardı ama hiç oralı olmadı, şaşırmadım. Onun anlayabileceği türden değildi.

İlyas peygamberin tercihi Allah'a bıraktığı gibi, bende o gün tercih yapmadım. Seçme şansımın olup olmadığını bilmiyorum yada bana melekler tarafından iletilen bir soru olmadı, sadece yaşadım.
Ağlamam vermiş olduğum bir cevaptı bence, sonrasında her şey en aksi yönde değişti. 
O tercih sonucuna ulaştı mı ? daha mı iyi oldu ? Bilmiyorum.
Belki bir gün İlyas peygamber gibi aydınlanıp kaçınılmaz gerçeği görürüm.

23 Mart 2016 Çarşamba

Ben O Adam Olamadım




Merhabalar din ve LGBTİ kardeşlerim, geri kalanların canı cehenneme. Yazımı okumaya daha başlamadan hemen başlığa bakıp göz devirmeyin akıllı olun. Dertliyim olum parasızım, işsizim, boş beleş biriyim modum bu işinize gelirse (işlerine gelmiyordu) Şaka bir yana ben osuruktan nem kapıyorum sanırım ama yaram var ki gocunuyorum. Geçen ekşi de bir başlıkta alttaki entry i gördüm, görmez olaydım. Modemim patlasaydı o site açılmasaydı. (pc'me beddua edemiyorum param yok lan bozulmasın)


''giyim kuşamdan anlar. giydiklerini kendine yakıştırır. okula arabasıyla geliyor. ingilizcesi çok iyi. ikinci yabancı dili de iyi. dizi film müzik konser kültürü gelişmiş. yurt dışını bilir. akrabaları orda zaten. popüler kültürden de anlıyor yüksek kültürden de. orta direk kankası da var zengin bebesi de. rahat biri. gerektiğinde kendisiyle dalga geçebiliyor. siyasetten pek hoşlanmıyor. anlamadığı için değil, siyasetle uğraşan yaşıtları ona kıro geldiği için.''


Bütün hayallerim, heveslerim gözümün önünden geçti gitti. Giderken de nanik yaptı. Betona çarpar gibi çarptım hayallerin, hayatta ki gerçeğe dönüşmüş haline. Türkan Şoray'ın Sultan filmindeki replikleri çıkıcaktı ağzımdan.

                                       ''Ne istediniz benden, ne istediniz duygularımdan''

15 Mart 2016 Salı

Cenin Pozisyonu Çaresizliğinde Hayaller


            Merhabalar sayın düşünen ve düşünmeyen tüm hayvanlar, uzun zamandır şu siktiğimin dünyasında kapladığım yerden bile rahatsızım. Beni rahatsız eden bir sürü çaresizlik var.
Yastığımın altında, ceplerimde, baktığım duvarlarda her yer bu çaresizliklerle dolu, her yerde. Betona çarpar gibi çarpıyorum. Öldürmüyor sikip bırakıyor işte, insanın hayatını her şeyi sikip atıyor.
    
Ulan neye elimi atsam para, neye heveslensem yetemiyorum. Yıllar önce küçük bebe iken hep
20-25 yaş aralığımı merak ederdim. Şimdi size bu yaş aralığımı, bir şarkıdan alıntı ile özetleyeyim 
''titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime'' Allah canımı alsın ki bu özet bu. Haa diğer travmalarımı yazmıyorum, onlar ayrı çok şükür geride kaldılar. Hesabımda üç kuruş para kaldı onla geçiniyorum. Geçinmek derken marketten gofret alıp kendimi sevindiriyorum. Yüce tanrım sizi inandırsın, Türk kahvesine geçiş yaptım, daha ucuz diye bide göt kadar fincan bile kahve krizine yetiyor, demek ki işlevmiş sonucunu çıkarmayın amk, dram anlatıyoz sikikler akıllı olun...

  Ulan bu Türk kahvesini yapmakta dert, cezvenin başın da büyü yapan cadı gibi karıştır dur ohoooo
Benim kahve makinemin rahatlığı yok tabi, para vardı huzur vardı amk. Size ocağın başında cezve ile kahve yapmamı özetleyecek şarkıdan alıntı yapayım ''Kahve de içer keyifle penceresinde mahmure, rastık çekerek mahmure, yastık dikerek mahmure, yaşar yuvada kuş gibi mahmure.''

   Yani uzun lafın kısası, kendime ait kafa dinlediğim bir ev hayal, para kazandığım sevdiğim bir iş şans, kafama ve gönlüme göre bi sevgili kısmet, hayatım da bokluk olarak adlandırdığım süregelen yıllardır beni çürüten şeylerin sona ermesi allahın acımasına kaldı...

  Abilerim, ablalarım, kardeşlerim bu yazıyı okuyorsanız bana dua edin, bir ağaca çaput falan bağlayın vallaha bende size dua ederim... (etmediler)