Film kültürüm az ama özdür, tahmin edebileceğiniz gibi ağırlık olarak dram türü seviyorum. Sevdiğim filmeri defalarca izlemeyi de çok severim, o kadar ki replikleri ezberlerim o derece manyağı olurum. Herkesin izleyip ağladığı filmlerden biri ''babam ve oğlum'' filmidir. Ben izlediğim de bebeydim, yıllar sonra anlayarak, farkında olarak olarak, bir yolcu otobüsün de izledim.
Egeliye gidecektim, yaz olduğu için uçak biletleri çok pahalıydı bizde otobüs bileti almıştık. Abim ve annem otogara biz götürelim diye ısrar etti. Neden bırakmasına izin verdiğimi hatırlamıyorum. Giderken denk geldi yol üstünde teyzem, babamı da aldık. Otobüs kalkarken ön camdan onlara bakıyordum, el sallıyorduk. Gözleri dolmuştu hepsinin zaten sulu gözlüler, ağlamaları beklendik.
O an bir şey hissetmedim ama sonrasında içimde bir boşluk oldu ''gidiyorum, onlar burada kaldılar'' dedim içimden. Yerime oturdum, karşımdaki ekran açıldı, hangi tuşa bastım ne yaptım hatırlamıyorum, hatırlamıyorum hatırlamıyorum.
Başlayan film babam ve oğlum'du. İzliyordum.
İzlemiyordum, izlemiyordum, izlemiyordum.
Kafamdan gerçekler, ayrılıklar, tercihler, asla kavuşmayacaklar, güle güle dediklerim, merhaba dediklerim geçti. Farkında olmadığım bir hızla her şey belirdi, çok net görüyordum yaşadıklarımı.
Ağlamaya başladım ama hıçkırarak, sesimi çıkarmamaya çalışıyordum ama içim o kadar dolmuştu ki hıçkırıyordum. Gözümden yaş değil, sel akıyordu sanki hiç durmayacakmışım gibi ağlıyordum.
Çığ gibiydi, ağladıkça daha fena boğuluyordum. Yanımda amca donup kaldı, nasıl teselli edeceğini bilemedi, o kadar afalladı ki ''hangi takımı tutuyorsun delikanlı'' dediğini hatırlıyorum.
Ön sırada iki küçük çocuğuyla oturan, ailesinden uzakta yaşayan, yeni gelin abla da ağlamaya başladı. Otobüste herkes şaşkın, öyle bir ağlamak ki içli içli derler ya işte öyle. Cenazesi olan yada acı çeken birinin ağlamasıydı, bizim insanımız sıcak kanlı duyarsız kalamaz, paylaşmak ister acınızı. Muavin elinde peçete tomarıyla bekliyor. Ben durmaksızın ağlıyorum.
Feribota yaklaştığımızda sakinleşmeye başladım, toparladım kendimi. Bu krizden egelinin haberi vardı ama hiç oralı olmadı, şaşırmadım. Onun anlayabileceği türden değildi.
İlyas peygamberin tercihi Allah'a bıraktığı gibi, bende o gün tercih yapmadım. Seçme şansımın olup olmadığını bilmiyorum yada bana melekler tarafından iletilen bir soru olmadı, sadece yaşadım.
Ağlamam vermiş olduğum bir cevaptı bence, sonrasında her şey en aksi yönde değişti.
O tercih sonucuna ulaştı mı ? daha mı iyi oldu ? Bilmiyorum.
Belki bir gün İlyas peygamber gibi aydınlanıp kaçınılmaz gerçeği görürüm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder