27 Aralık 2015 Pazar

Mehmet Pişkini Anlamak


Cansız bi obje gibi olduğum yerde kaldım bugün, önceki gece şirketin yeni yıl partisi vardı.
Bütün ekip iyi dağıttık daha doğrusu, tüm şirket çalışanları içtik, dans ettik, tepindik durduk.
(ben yine her fırsatta iş konuştum) 
Herşeyden öte ben bunu hak ettim. Orada bulunmayı, bunun tadını çıkarmayı hak ettim,
önceden Egeli ile giderdik kutlamalara. Onunlayken arka plan da kalıyordum. Başarı ve sosyal ilişkilerin lokomotifi oydu, ben sadece sırıtıyordum ve şık görünüyordum.
Partiledik eğlendik iyi hoş ama nereye kadar yada nerede başlayıp bitiyor.
Yalnızlığın çaresi yok ama en azından yeri doldurulamıyor mu ?
Şirkette hoşlandığım biri var, partide arkadaşım ona selam verdi, bende hoş beş ettim.
bir kaç kez sigara içilen yerde karşılaştım, bu bi kıza yazıyor sandım
hemen açtım kulakları dinledim. 
Bi kızdan bahsediyolardı, bizim bebe o benim kardeşim gibi öyle şey olur mu falan diyor,
bunun biri ile mevzusu olduğunu düşünmek bile acayip soğuttu beni, anlayamıyorum !!!
biz gayler ne oluyoruz abi, birşeylere ulaşsak bile hayatımız maskelerden, yalanlardan, yalnızlıktan, korkudan, toplumsal baskıdan ibaret.
Sevemiyoruz bence, sevsek devam ettiremiyoruz. Yurt dışı deneyimim yok, oralarda da bizim gibi olanların hayatı bu standartta mı ?
Mehmet Pişkin için dünya çok kirli ve yaşanmaz bir yerdi, umarım gittiği yerde daha mutludur, sevgiye daha çok yer vardır.
Bu dünyanın nimetleri bile asıl ihtiyacımız olan şeylerin yerini tutmuyor.
Bu arada ben bu yazıyı yazarken Egeli yazdı whatsaptan !!!
Mehmet Pişkin bu adaletini siktiğimin dünyasında sana ne yetmedi biliyorum ama 
ya Egeli sana ne diyeyim ''ne yetmedi ulan sana'' bizim sırtımıza böyle bir yük yükledin...






26 Aralık 2015 Cumartesi

Plaza Starbucks Laptop Sonrası Garu



          İşte plazaların asi bebesi olarak karşınızdayım... 
OĞLUMM var ya hayatım 1 aydır iyi yönde değişti. İşim gücüm var boru mu !!!
En baştan anlatayım, şirket kurumsalın babası resmen çok memnunum bu konuda,
aptal şirket kıdemlileri yok. Patron, müdür, müdürün sağ daşağı, müdürün siktiği karı falan gibi zırvalar yok. Herkes kendini planlıyor, kontrol ediyor ve şirketin sizden tek istediği şey, işinizi en iyi şekilde yapmanız, bunun dışında kurallara boğmuyorlar, tam Y kuşağına hitap ediyor şirket.
öğle yemeği güzel, hayvan gibi abanıyorum daha gözüm doymadı ama karnım iyi doyuyor.
Benim gibi iki aç arkadaşım daha var onlarda abanıyor sırıtmıyorum milletin içinde,
hem sırıtsak ne olacak amk ben bunu hak ettim diyip afiyetle yiyorum yemeğimi.
Gelelim kıyafet ve sakal mevzusuna, takım falan giyme durumu yok, ''smart casual'' takılıyorz.
Serbest giyinin ama bokunu çıkarmayın tarzı işte, sakala bir şey diyen yok ama sakal olunca boka bakarmış gibi bakıyorlar suratınıza.
Herkes paşa torunu gibi elit takılıyor zaten şirkette elitist. İngilizcenin dibine dibine vuruyoruz, starbucks hayat tarzımız olarak kabul ediyoruz, '''plaza da doğduk biz bebeğim'' havaları falan of of of
görmeniz lazım. Elit ve şık olucaz diye bi kasılmalar, çalışırken yorulmuyorum dik durmaktan yoruluyorum. İşin aslı hepimiz sanki hiç pazara gitmedik yada öğrencilikte ucuz birayı sidik gibi ısınıncaya kadar içmeden beklemedik sanki, sırf ikinciyi söylememek için.


İşe yeni başlayan on beş kişi falanız, görmeniz lazm nasıl bir yarış var.
Parçalayacaz birbirimizi resmen, herkesin gözü kulağı her yerde ve hepimizin karakteri birbirine benziyor ama daha iyi yaptığımız şeyler farklı, ara bile vermiyoruz ''ay ne kadar çalışkan bu bebe'' desinler diye. Ben zaten hırstan yaratılmış gibiyim. Uzmanla toplantı yaptık (farkındamısnız toplantı dedim, biz plaza insanları için hayat böyle beybisi) garu dedi ''çok mükemmelliyetçi ve hırslısın hata yapmaktan korkma'' dedi. O bunu derken ''ulan bi ortasını bulamıyom'' dedim kendime :)
Bunların dışında oraya ait hissetmiyorum kendimi, daha doğrusu maske ile orada dolaştığımı hissediyorum. Hepsi hetero düz sıradan ölümlüler, hepsinin ilişkisi var falan.
Kendimi aykırı ve çıkıntı gibi hissediyorum ama bu beni daha çok hırslandırıyor.

- Bunlar senin iş arkadaşların değil hepsi rakip sen hep en iyi olmak zorundasın !!!
- Senin kimlliğin, kim olduğun gizli asla açık verme !!!

Böyle tekrarlıyorum içimden, daha çok hırslanıyorum. Bazen kıskanıyorum da onları çünkü hepsinin normal bir hayatı ve sevgilileri arkadaşları var. Öğle yemeğinde sevgilileriyle konuşuyorlar bende tatlımı yemekle meşgul oluyorum, ''yanına sıcak çikolata da alsam iyiydi'' diyorum.

 Acaba kazanabilecek miyim ?
Kazanan gerçekten yalnız mı oluyor ?

Şuan hiç sikimde değil, keyfim yerinde. Üç adımdan sonrasını düşünmeye gerek yok.



27 Kasım 2015 Cuma

Duvar da Silerim Kariyer de Yaparım

 
Bir haftadır kendimi hazırlıyorum, gelecek salı işe başlayacağım için.
Alışveriş, temizlik derken çok yoruldum ve strese girdim. Şikayet etmiyorum iyi geldi ve tatlı heyecan bunlar. Siz alışveriş falan dediğime bakmayın aslında olay şundan ibaret,
ucuz olsun, ailem para versin, alacaklarım kaliteli olsun, üzerime yakışsın bütün bu beklentiler çıldırtıyor insanı. Ailemle yaptığımız kavgalar of of of...
ulan insan biraz anlayışlı olur. Bu benim ilk işim, gencim heves etmekte haksız mıyım?
Kendim de köşeye biraz para koymuşum niyetim iyi savurgan değilim,
daha size ne gerek amk ?
Her şey mi çok pahalı ?
Yoksa ben mi çok fakirim ?
Sanırım ben çok fakirim, ulan bu ülkede maaşlar kaç kuruş. Bir şey bakıyorum fiyatı küçük bir servet, tamam bende severim iyi giyinmeyi, bunun için biraz elimi cebime atarım ama elimi cebime atsam ne olacak ? cebim merkez bankası değil sonuçta.
En gıcık olduğum şeylerden biri de satış danışması arkadaşların,
hiç te arkadaş olmaması. Pezevenklerde bir afra, bir tafra sanırsın babasının dükkanı.
Ulan göt ben alamıyorum yada pahalı diyorum, fakirim diyelim.
Sen koli ile eve stok mu yapıyon gavat, sen hayırdır gardaş.
Neyse plaza man çizgimden kaymayayım.
Şaşırmayacağınız bir diğer gerçek te alışverişte yalnızdım ve kimse içten, heyecanla hayırlı olsun demedi. Bir tek teyzem bir gün geldi, bir ara huysuzlandı, çok dobra ve durumu açıklayan şekilde sitem ettim, pişman oldu toparladı modunu saolsun.
Söylediklerimi buraya yazmak istemiyorum ağır şeylerdi benim açımdan.
Unutayım gitsin...
Gelelim temizlik olayına, kollarım koptu duvar silmekten hatta tavan bile sildim.
Temizlik yaparken kendimden iğrendim, her yer toz içindeydi.
Son bir buçuk yol zor geçti, salmışım iyice bende ama baya salmışım.
Şimdi mis gibi oldu odam, evim, sığınağım.
Bana ait her şeyinde emeğim olan 14 metrekare.
Belgeleri hazırladım, odamı temizledim, alışveriş tamam.
    Ohhh beeaaa.....
 
bu yazı burada biter, küçük bir ilan geçeyim. Yazı için foto ararken
bu yakışıklı abimizin fotosu çıktı karşıma;
 
Eğer böyle biri bloğumu okuyorsa
yada tanıdığınız varsa
bana bir şekilde ulaşsın!!!!!!!!!
 
 

14 Kasım 2015 Cumartesi

Yalnızlığa Direnç

 
Hepimiz bazı zamanlar yalnız hissedebiliriz, hoş bir melankoli çöker üstünüze sezen dinlersin, kahveni alır kitap okursun. Kendinle kalırsın çok büyütülecek bir şey yok.
Bunun dışında yalnızlığı sırtında taşımak, ömür boyu çift kişilik yatağının sadece sana ait olacağı yada arkadaşın ''bana düğünümde çeyrek takacaksın öldürürüm'' dediğinde,
''sen bana ne alacaksın'' dersin,
Sonrası biraz buruktur, çaresizdir. Birbirinin suratına kısa bir bakarsın sessizlik olur.
Bilirsin çünkü hiç düğünün olmayacak ve Sezen Aksu'nun ''kutlama'' şarkısıyla
düğün dansını etmeyeceksin...
Bunlar bana pek koymuyor artık, aman koy götüne diyorum,
dünyada heterolar da yalnız napak toplu intihar mı edek diyorum,
ohhh ne güzel çocuğun kolej taksiti derdim yok, dünyayı gezerim o parayla diyorum,
ıııyyyy mal heteroların hepsi evli mutsuz diyorum,
ya sen mal mısın? sex dünyanın en güzel şeyi diyorum,
diyorum da diyorum...
 
Bunları diyorum ama hala çift kişilik yataktan korkuyorum. Egeli ile bu ara muhabbet ediyoruz whatsapp saolsun. Adama bağırarak ''aptal toprak olucaz, ne için feda ediyoruz kendimizi''
demek istiyorum.
Gençken de zor yalnız kalmak, haftasonu yapacak hiç bir şey yok.
Millet maşallah kol kola, insan eksik görüyor kendini. Benim yanım da biri olmak zorunda mı diye düşünüyorsun. Kendi kendime konuşurken yaptığım mimikler beni bile korkutuyor.
En can sıkan şeylerden biride, yalnız yaşayan yada evlenmemiş insanlara toplumda sürekli acınması,
alay edilmesi yada vah vah demeye yatkınlık.
Ulan bir sürü evli, çoluklu çocuklu kötü durumda insan biliyorum, en vah vah diye bahsedilen
evlenmemiş yada yalnız kalmış insanlar.
 
 
Bu duygular çok canımı yakmıyor, en fazla kağıt kesiği kadar acıtıyor.
Kabulleniyorum, alışıyorum, farkındalığımı kaybediyorum böyle geldi böyle gider diyorum.
Egeli mi ? boşver be güzelim, nasip değilmiş.
Haram diye vurmuşlar damgayı en başından, binlerce yarım kalmış hikaye var zaten,
sen mi değiştireceksin kaderi...
tatlı Nigar gibi saydırıyorum arka arkaya
adaletine yandığımın dünyası.
Bütün bunlara rağmen dünyanın anasını satayım,
yerim, içerim, gezerim kimse karışamaz bana, bir yerden başka bir yere gitmem bavulumu toplayıp çıkmama bakar. İş hayatında da emek ederim yükselirim daha ne olsun.
Arada kısa süreli flörtlerim olur, koy geç işte.
Böyle düşününce rahatlıyorum. İstersen yalnız bir adam ol,
ne olursan ol, en önemlisi adaletli biri ol.
Herkese yardım eden, biraz mağrur ama adaletli biri ol,
diyorum kendime
Su akar yolunu bulur nasıl olsa... 

10 Kasım 2015 Salı

Senden Büyük Allah Var

 
Hay maşallah başlığa, hareketli fotoğrafa bak. Arabesk kezban kız bloğuna çevirdim bloğumu.
Haziran'dan beri taktım Muhteşem Yüzyıl'a en baştan izliyorum daha önceden Vahide Gördüm diziye başlayınca izlemeye başlamıştım.
Bir sahne var hatta en sevdiğim o, çıkıyor haremin balkonuna ''harem ne ki dünya'yı ben yöneticem'' diyor...  heyttt bea yürü Hürrem kim tutar seni, Süleyman'nın boynuna geçirmişsin ipi dünyâ'nın amına bile korsun, koy tabi seviyorum böyle kadere karşı gelen insanları, içindeki isyanı, öfkeyi ama sevmeye aç olmalarını yani benim gibi sanırım.
Bu Egeli'ye iş yerinde çok sevildiğinden dolayı Şehzade Mustafa derlerdi, bazı şeyler değişti bu yükseldi Süleymanlığını ilan etti, bunun evinde bavulumu hazırlarken yanına geldi elinde Kanuni'nin
küçük heykeliyle ''al bunu, İstanbul'a götür. Sana en değerli olanı veriyorum. Bu adam dünyayı yönetmiş ama onu da bir kişi yönetmiş, çok yoruluyorum iş yerin de bir sürü kişi ile uğraşıyorum. Bana huzur ver evimde, hayatımda sende beni yönet'' demişti.
Daha sonra, bu yıl yani geri verdim ona bu heykeli, artık temsil ettiği bir şey kalmadı. Mühür bende değil artık. O kanuni heykeli bendeyken Hürrem heykeli almıştım yanına, şimdi odamda en tepe rafta duruyor, tek başına...
Bugün konuştuk kuyruğu dik tutuyor güya, yeni bakımlı halinin fotolarını atıyor ama görseniz sinan akçıl olmuş aq.
Ulan mal senin mayan belli giy takımı tak gözlüğünü kasıl birazcık, saçları da jölele olsun bitsin niye kasıyorsun. Bana ne yaptın, ne ettin okul bitti falan diye sormadı bile çünkü  biliyor ve gurur yapıyor. Kıskanıyor demiyorum, yediremiyor başarımı.
Yazanın başında demiştim ya kadere karşı gelenler diye, bugün yani 10 kasım benim yaşadığım en kötü günün yıl dönümü.
O dibe vurmuş yalnız, acı çeken çocuk şimdi iyi durumda ve sonuna kadar hak ediyorum.
Emek ettim, inandım ve karşılığını aldım...
 
 
Şimdi ben söylüyorum ''daha bu ne ki dünyayı ben yöneticem''
tabi ki dünyayı falan yönetmicem, anca ıkınarak ilk önce araba falan alırım,
çok yolum var zaten. Benim burada vurguladığım meydan okumak, hırs, o dibe vurmuş çocuktan güçlü bir adam yaratmak.
Kendime verdiğim her sözü tutucam!!!
daha şimdiden yalnız kaldım, en yakın arkadaşımla bile aram açıldı.
Elimde seçenekler yok, çareler yok.
Bu yüzden bu yoldan gidiyorum,
ilk defa Egeli'ye karşı baskın geldim. Bunu da üzerine basa basa yaptım, bunu hak ettim.
Sonraki zamanlarda daha çok sürüneceğim ve bir bu kadar yolum yine var.
Yüz üstü yapışıcam, işler boka saracak belki ama ''you will never know''
O günün yıldönümünde başım dik, biraz kibirli, gururla olduğum yerden ona bakmak çok iyi oldu.
Dünyanın en büyük şirketlerinden birine kapak attım, çok şey getirecek bu bana.
Allahım çok kibirleniyorsam affet beni.
 Canım çok yandı, isyan ettim ama inanmaktan vazgeçmedim.
Elimden geldiğince hareketlerime yansıtmıyorum bunu ve artık affetmeyi öğrenmek istiyorum.
Yalnızlığı kabullendim, bu yaşta kabullenmek kolay sanırım.
Huzur dolu, günlük sorunlardan ve canımı yakan insanlardan uzak bir hayat kurmak istiyorum.
Lütfen bana yardım et...
 

2 Kasım 2015 Pazartesi

Bir Küçük Deniz Kabuğu

 
Bu ara mutluyum, derin nefes alıp gökyüzüne bakıyorum ve ''hayat bu sefer bana merhamet ettin'' diyorum. Aklıma takılan soru işaretleri, güzel gelecek hayallerine bıraktı yerini.
Kendi kendime ''vay bea gerçekten her şeyde bir hayır varmış'' diyorum,
nasıl demem;
Yılların emeğinin karşılığını aldım, çok iyi bir şirkette istediğim pozisyonda işe girdim :)
bu benim için kendime verdiğim sözlerden biri sadece,
 İyi bir işim olacak demiştim. Egeli yaptıysa ben daha iyisini yaparım demiştim...
Daha yolun çok başındayım, bunlar ilk adımlar ama büyük ilk adımlar...
Bir çocuk hatırlıyorum, sırtında asker yeşili çantayla sefil bir şekilde Aşti de kimsesiz otobüs bekliyordu.
Şimdi ayna da kendime bakınca ''aferim be oğlum'' dedim gururlanarak. Evet gururlanarak !!!
kibir değil bu, haklı bir gurur.
Aynı hafta bir sosyal paylaşım ağından beni eklemiş, direk iş güncellemesini gördü.
Aptal beş kere profil fotosunu değiştirerek dikkat çekmeye çalışıyor, ama asla izin vermem,
hiç bir şekilde mutluluğumu gölgeleyemez. Bu anın tadını çıkarmama engel olamaz.
İş konusunu başka bir yazıda detaylı yazıcam o ayrı,
 kafam bu düşüncelerle dolu ve biraz karışık.
       Geçen gün dolapların içini düzenlerken, bir kutunun içinden iki rozet (Rusya'da bir şehre ait) bide deniz kabuğu çıktı.
Egeli vermişti bunları bana, deniz kabuğunu kendisi dalıp çıkarmıştı.
Ben, o ve kıskanç köpeğimiz sumo birlikte sahildeydik...
Deniz kabuğu bana bakıp gülüyordu resmen
''Aptal, geçmişini unutamazsın!! ne oldu o hayaller, gelecek planları?''
kızmadım, üzülmedim.
Avucuma aldım deniz kabuğunu bide müzik açtım (resimdeki gözyaşları)
yatağın kenarına oturup hüzünlendim,
geçmiş ve gelecek arasında bir yerden, oturdum kendime baktım...
 
Benden sana son kalan
Bir küçük resim şimdi
Cevap veremez ama
Ağlar yalnızlığına

Ve işte arda kalan
Bir avuç anı şimdi
Koyup da bir başına
Bırakıp gittin beni
 

26 Ekim 2015 Pazartesi

Benim Straight Erkek Kankam Yok

 
 
Bugün bunu fark ettim, aslında açık net bir durumdu ama böyle olması aklıma takıldı ve yıllarca kafamda biriktirdiklerimle her soruma cevap buldum.
Ben liseye bitirene kadar hatta üniversitenin ilk yıllarına kadar suçluluk duydum, Gay olmamdan. Bunu benim suçummuş gibi hissettim.
İnsanlardan gizlediğim büyük bir sırrım vardı. Utanılacak kabahatim varmış gibi siniktim, saldırılar karşısında ve yalnızdım çoğu zaman, ötekiydim zaten yalnızlık ve öteki olmak kardeş gibiydi benimle birlikte...
Sınıfın en arka sırasında oturan biri canlanmasın gözünüzde, tabi ki dostlarım oldu.
 Az ama öz dostlar hala hatırlarım hepsini, çok şey paylaştım, yaşadım onlarla, hepsi de cesur ve güzel adamlardı.
Ben lise birdeyken, derste çok konuştuğum için sınıfta diğer çok konuşan bir arkadaşın yanına oturtmuştu beni. İki çok konuşan adamdık ama birbirimizden nefret ediyorduk, bu sayede hiç konuşmayız diye sıra arkadaşı yaptı hoca bizi.
Hatırlıyorum sıraya oturduk, bu of pof ediyor bende beğenmiyorsan siktir git diyorum. Bi tripler, bi dayılanmalar görmeniz lazım. O bana top diyor, bende onun iriliğiyle dalga geçiyorum. Sonra kavga etmeye başlıyoruz ama fil ve yavrusu gibiyiz. Bu boynumdan tutuyor bende karnına yumruk atıyorum hahaha :)
Gel zaman git zaman biz nasıl kanka olduk anlatamam, hiç ders dinlemiyoruz.
Her derste oyun oynuyoruz adam asmacadan tut neler neler, sınıftamıyız kahve demi belli değil.
Sonra ikimizde sınıfta kaldık :)
ama lise hayatımız boyunca hep iki yakın arkadaş olduk.
(lise iki de bunla yine aynı sınıfa düştük ama yan yana oturmadık. İkimizde yanımıza bir inek bulduk)
 
İyi hatırlıyorum straight erkek kankalarım oldu, çok uzun sürmedi varlıkları ama olmuş.
Maske taktığınız zaman, hep görünmez mesafeler oluyor aranızda.
Ona olan mesafeniz ve sırlarınızı koruyorsunuz ve bazı zamanlar yalanlar giriyor aranıza...
 
Çok şey kaçırmıyorum aslında, aptal straight erkek muhabbeti, boş kafalarını, yapamadıkları sex'in dillerine vurmasını, toplumsal içi boş namus düşüncelerini dinlemiyorum.
Kurtlar vadisi ölçüsünde vatan, millet, faşist bakış açılarına uzak kalıyorum ne güzel,
bir kaç straight şerefsiz kankam tarafından resmen sırtımdan vurulmuştum.
Bir tanesi de am için arkadaşlarını satacak kafadaydı.
 
İnsanların kalıcı olmadıklarını, yalnızlığımı çoktan kabul ettim ve sevdim. Bazen popüler insanlarla da arkadaş oldum, bazen erkeklerden oluşan arkadaş grubumda oldu.
Üniversitenin son yıllarında, hiç sikimde bile olmadılar ama dost kazandıklarımda oldu, selamımı havada kapan şakşakçılarda oldu.
Öğrendiğim şey gay olmamın suç olmadığı. Kimse yanımda olmasa da başım dik bir şekilde 
kendimi savunmayı öğrendim.
bir sınıf dolusu insana karşı gözlerinin içine bakarak, meydan okumayı öğrendim.
Harbiden yıllarca çok şey kaçırmışım,
 ama olgunlaşmak o kadar kolay olmuyor. 
Kendinizi savunmayı, başınızı dik tutmayı unutmayın!!!
Siz kendinizi kabul edin ve sevin onlarda kabul etmek zorundalar...

24 Ekim 2015 Cumartesi

Haftasonu...

 
Saat sabahın yedisi ve ben dizi izleyerek sabahladım. Kendi kendime bir anda uyusam mı diye düşündüm, sonra hooop melankoli çanları çaldı kafamda ve hemen sikik bir soru çıktı ortaya;
Uyusam ne olacak ki ?
Evet bugün pazar hani insanların keyif kahvaltısı yaptığı yada arkadaşlarıyla kahvaltıya gittiği sikik bir pazar. Çalışan insanların değerlendirdiği gün, hava güzelse kesin arkadaşlarında, sevgilinle geçirirsin bugünü, allahım çıkıp balkona bir kedim bile yok diye bağırıcam.
Kediyi geçtim kahvem bile yok neyse Allahtan günlük sütüm var.
O değil de şimdi fark ettim ben günlük sütü bir haftadır içiyorum gıdım gıdım zehirlenip gebericem yarabbim, bari pazar günü gebereyim de insanların pazarını zehir edeyim,
benim haftasonlarım anlamsızsa onlarınkini de ölümümle yasa boğayım.
Kahvaltı keyfi yapacaklarına oturup yas tutsunlar pezevenkler, adaplarıyla helva yesinler.
Sıkıldım artık evde oturmaktan, yarım yamalak yaşamaktan, ulaşamamaktan bıktım,
umarım ilerleyen günlerde iyi bir haber alırım.
Ben tanrı olsam kural koyardım her insanın haftasonu iyi geçsin derdim.
Gezsinler, sex yapsınlar, ziyafet çeksinler, alış veriş yapsınlar, arkadaşlarıyla içsinler...
sanırım tanrı benimle aynı şeyi düşünmüyor yada bu düşündüklerimizi tabana yaymıyor, sadece tuzu kurular yapıyor dediklerimi neyse koy götüne yae...
Bu arada egeli beni bir yerden eklemiş, içimden ne heyecan nede başka bir şey geçmedi ne saçmalıyor hala anlayamıyorum...
Neyse zaten benim derdim bana yetiyor.
Allahım bana biraz güç ver, bugün kahve almaya gideyim.
 

Planetromeo Demirbaşları

 
Merhaba genşler, kafamda başka şeyler yazmak varken bu başlık altında abanıyorum klavye'ye.
Her gay kardeşim gibi bende akşam olunca açarım planetromeo' yu bakarım tiplere, bir şey çıkacağı yok tabi ama zaman geçsin.
Artık konuya gireyim, kaç yıldır üyeyim bu planetten avlanırım bide üyeliğimi belli aralıklarla siler yenisini açarım, maksat görülme sayısından erkek orospusuna çıkmasın adım.
Yıllardır sitenin klişe tipleri değişmedi, sıkıldım arkadaş bu döngüden
Nazan Öncel'in şarkısındaki gibi hep aynı nakarat yarısı bayat
hatta yarıdan fazlası bayat.
Şimdi bir kaç klişe tipi örneklendireyim...

1- Fotoğrafsız Profiller: Hepimizin en çok karşılaştığı, sinir bozucu pişkinliğe sahip tipler. Ulan yıl olmuş 2015 sen hala foto muhabbeti yapıyorsun, yeter amk dedirtir insana bide işim bilmem ne falan diye bahane ederler sanırsın CEO pezevenk.

2- Vücudunu Sergileyenler: Kişinin kendi arayışı çok laf etmeyeceğim bu tiplere. Bir çoğunun topu Taç'a çıkmış zaten, adamların kaygıları da belli arayışları da en azından netler.

3- Kendini Pop Star Sananlar: En uyuz olduğum klişe tip bunlar amk, hava yapıyorsun da havan kime yeğenim? Ne bok yediğini, standartlarını biliyorum. Otel odasında en iyi pozunu verince daha soylu, havalı olmuyorsun. Sadece iyi bir fotoğrafın olmuş oluyor. Aynı yerde avlanıyoruz, aynı metrobüs'e biniyoruz, aynı toplum tarafından ötekileştiriliyoruz, sen benden daha iyi durumda değilsin.

5- Rent Boylar: İşte en üzüldüğüm tipler bunlar. Kenar mahalle yakışıklısı biraz da spor yapmış ama bir baltaya sap olamamış tipler, sistem onları yutmuş. Tipsiz ve biraz paralı tiplere yamamaya çalışırlar kendilerini. Benden tipsiz, paralı abilere tavsiye,
bunlardan sevgi dileneceğinize 31 çekin daha iyi.

6- Yakışıklı Abiler: İşte bu sitede bulunma nedenim hehe :) Hangimizin değil ki dediğinizi duydum lan resmen... Bu arkadaşların sayısı hiç te az değil (bir tanesi de benim)
Erkeksi ve aktif ağırlıklı bu kişiler, işleri yada okulları planları belli, feminen değiller.
bal kaymak niyetine götürün bunları :)

7- Sevgili Pıtırcıkları: Bu tipleri görünce direk kaçarım. Bunlar sevgili arayışının sonsuz döngüsündeler ama bulamıyorlar.
Anlamıyorum harbiden bu kadar aranıpta nasıl bulunmaz, bu gruba aklım ermiyor.
Aramamak mı işin raconu bilemem, bu grup ta yaş aralığı en dikkat ettiğim şey;
ya İstanbul'a yeni gelmiş gençler yada zamanında hızlı yaşamış yaşlanmaya başlamış abilerimiz.

Şimdilik ilk aklıma gelen tip bunlar, daha neler var. Aklıma geldikçe ek olarak yazarım.
 Bizim ortam yine iyi, ulan heterolar yazık sex yapamıyorlar ya el arabası yada bir kızın derdini çekiyorlar, katlanılır gibi değil.
Şimdi siktirin gidin şükür namazı kılın :)

(Yazı için kullandığım foto Charles Dera eniştenizin striptiz club için arklarıyla çektirdiği foto lan adam tam istediğim gibi yerim la onu adam olsun)

12 Ekim 2015 Pazartesi

Seni Rüyamda Gördüm Yalanı

 
''janıms nbr? Rüyamda gördüm seni. İyimisinn?'' Her kim bu yavşaklığı yapıyorsa, Zerrin'in deyimiyle köfte gibi kızarsın, biber gibi patlasın hatta tuuu onun suratına. İnsan oğlu uzaya çıktı ama ben hala bu salak saçma lafı duyuyorum. Olum sizden uzaya çıkmanızı beklemiyorum,
gerçekçi hedefler koyuyorum önünüze.
Eeyyy Türk gayleri birinci vazifeniz onurlu bir şekilde biz buradayız demeniz sonra ki vazifelerinizden biride adam gibi bahanelerle muhabbet açıp yavşayın.
Rüyamda gördüm ne lan kaçıncı yüzyıldayız. Elin oğlu komşunun hetero oğlunu, üç posta sikti. Biz hala dedem ninem usulü (sözüm misyoner pozisyonuna değil) yavşama taktikleri vol bilmem kaç...
Yaratıcı olun, bunun faydasını göreceksiniz. Rüyamda seni gördüm, tecavüz edip dere kenarına atmışlardı merak ettim bahanesini bırakın. Ben şimdi muhabbete giriş için örnek üç cümle yazacağım,  aklınıza bir şey gelmezse ilaç niyetine sallayın whatsapp tan gitsin.
 
1- Geçen gün bilmem nerede seni gördüm. Nasılsın?
En sevdiğim bahane. Tadından, yalanından, entrikasından yenmez.
Laf lafı açar. Nerde gördün, kimle gördün, niye selam vermedin diye uzar gider.
Yalanı sessiz sedasız sonlandırın uzatmayın, aaa sen değilmişsin iyi ki o kişinin yanına gidip rezil olmadım aha aha aha diyin kapansın konu, hazır konuşmuşken asıl karın ağrınızı da aradan çıkarın.   Bu bahaneye klişe diyenin ağzına tükürürüm bu bir klasik, akıllı olun.
 
2- Ortak arkadaşınızla ilgili bir şeyi bahane edip sorun konuşun.
Bu bahane biraz daha kısır ama alengirli çünkü kesin muhabbeti geçen arkadaş dahil olur laf kalabalığı çıkar ortaya.
 
3- Günümüz sosyal medyasının en sevdiğimiz ürünlerinden biri  ''capsler'' aranızı ısıtacak.
Yavşaklıkta uzay ama komik, adeta bir makara yapma start'ı 
önceki sohbetlerinizden yada birlikte güldüğünüz komik caps , karikatür yollayın kesin söylüyorum en az 5 dakikalık sohbet çıkar, sonrası sohbeti nereye çektiğinize bağlı...
 

4 Ekim 2015 Pazar

Evlenmemiz Şart Mı ?

 
Bugün abimin evlenmek istediği kızın ailesi bize iadei ziyaret yaptılar, bende onların sayesinde ziyafet yaptım. Bir yemişim görmeniz lazım, kıtlıktan çıkmış gibiyim. Bizim evde değişik çeşit yemek pişmez standart menümüz dışında. Annemde pek sevmez mutfağa girmeyi, bu yüzden karnım doysa gözüm doymaz, o kadar ki sarma tenceresini odama sakladım kalanı kimse yemesin diye.
 
Karnım doydu iyi ama kafam karışık. Aslında kıskanacağımı, üzüleceğimi, Egeliye saydıracağımı düşünürdüm ama bunlardan çok burukluk hissettim. İki insanın kavuşması ne kadar güzel şey
 onların mutluluğuna şahit olurken sordum aklımdan ''peki ya biz'' dedim.
Biz yada bizler böyle kavuşmadan, yarım aşkları sırtımıza yük ederek mi gidicez bu dünyadan,
ailemden, yakın çevremden kaç farklı gizli hayat yaşayacağım. Utanılacak bir şey değil sevmek ama günah gibiyiz. Annem Egeli'yi tanısa çok severdi. Aklıma geldikçe içimden bir şey kopuyor,
annemin Egeliyi sevmesini geçtim, ben kanlar içindeyken haberi bile yoktu zaten haberi olsa ne olur.
Egeli için artık keşke demiyorum, soğudum artık. Benim kabullenemediğim şeyler ayrılığımız değildi, ayrılmak zorunda olmamızdı. Bugün baktığımda ayrılmak zorunda olmadığımızı görüyorum.
Evlilik muhabbetinin üzerinde daha fazla durmak istemiyorum, öyle yada böyle durumumuz bu.
Bizim toplumumuzda evlilik insanlara gereksiz bir statü, hava katıyor. Kızın mal bir abisi var, çocuk kasıntının teki uyuz oldum. Bu kasıntı malın bir buçuk yaşında bebesi var.
Çocuğa komutlar veriyor, karısına ayrı afralar tafralar.
Ulan bu mal bile aile oluyor ya, ben bu dünyanın adaletini sikeyim...
Hani dizilerde, filmlerde klişe bir karakter vardır. Olgun, anlayışlı, maddi durumu biraz daha iyi, her derde koşan, tecrübeli ve daha bilgedir ama yalnızdır.
Kaderi çok önceden yazılmış, travmasını en ağır şekilde yaşamıştır sonra köşesine çekilip, çifte kavrulmuş olgunluğuyla hayata devam etmiş biridir. Hikayesine nokta konmuş, artık sadece yardımcı
     oyuncudur. 
Ben o karakterlerden olucam sanırım, böyle olmasından çok korkuyorum . Genç olmadım doğru düzgün, bir çok şeyi yaşadım ama bir çok şeyi yaşayamadım. 
Lütfen Allahım biraz daha başrol oynayayım pls
    ya da;
Boşver Allahım nasıl olsa bildiğin gibi yapıyosun...
 

2 Ekim 2015 Cuma

Ben Senin Hayatından Gittim Oğlum

 
Gözlerine bakıyorum adamım. Gözlerine bakıp seni istemediğimi, sadece huyun Egeliye benziyor diye senden hoşlandığımı söylüyorum.
Gözlerime bak adamım, bak ve bana; piçlik yaptığında güldüğümü söyle, beni evden alırken Seymen FM i son ses açtığındaki paniğimi hatırlat, bana açmışın diye sorduğunda iştahla sana önerdiğim yiyecekleri daha yemediğimizi söyle. Bunlar kalmam için yeterli aslında...
Gözlerime bak adamım sende kimi öldüremediğimi görmek bile bana yetiyor.
 
Dün telefonum akşama doru çaldı, önceki yazıda bahsettiğim adamdı arayan. İkince kez anlattığıma göre bir isim takıyım en iyisi, işi pilotluk bende pilot diyeyim burada.
Telefonu açtım, karşıdan yavşak bir ses ''nbr bebiş'' dedi. Bir şeyler konuştuk ama kafamda çınlayan hani bahsettiğim sikik ses çınlıyor hiç susmadan ''sakın görüşme!!! hayır, hayır, hayır''
 ''Akşama doğru görüşebiliriz'' dedim. İyi bok yedin garu, harbi ne gerek var amk
yaşlanıyor muyum ben yoksa, eskiden olsa atar gider yapar uzaklaştırırdım kendimden, bu ara okulu bitirdiğimi sindirmeye başladım ve bir olgunluk bir ağır başlılık geldi bana.
 
Akşam üstü oldu buluştuk, parfümünü değiştirmiş çok güzel kokuyordu. ''Yemek yiyelim açsındır'' dedi ve beni yine kalbimden vurdu. Şaka lan şaka uzak mesafeli duruyorum zaten bide yemek mi yicem pezevenkle. Bende ki mesafeyi hissetti götüm götüm arayı ısıtmaya çalışıyor ama yılan gibi sokacak yer arıyorum. Yanıma oturdu yavaş yavaş ortam ısındı tabi ama odun gibiyim istemiyorum yavşağı bana rağmen dokunmaktan bile keyif alıyor, tabi bende ki irade de bir yere kadar benimki de affedersiniz penis, kalkmışın imanı yoktur arkadaşlar bunu bilin.
Benimki çok şükür imansız ama ateist değil sadece seviştik o kadar ama ne sevişme. Aramızda nasıl bir tutku, hırs, elde etme hissi var.
Etrafı kestim evindeyken, yatağın kenarında prezarvatifler ve başka sex durumu olduğunu özetleyen şeyler var. Canın sağ olsun be oğlum, ben gidicem zaten biraz sonra hiç düzenini bozmayayım.
 
Seviştikten sonra bile suskun, soğuk, hissiz varlık benim bu kesin. Koltukta keyif yaptık, müzik dinledik, kahvelerimizi içtik, saate baktım geç olmuştu. Kalkmaz zamanı garu duşunu al, giyin konuşmanı yap ve çık git...
Hazırlandım buda üzerini giymiş. ''Niye öyle bakıyorsun bana'' dedi, bir şey yok dedim içeri gittim. ''ben bırakayım seni'' diye bağırdı içerden. En sevmediğim şey birinin ben bırakayım, ben ödeyeyim durumları. Sevmiyorum arkadaşım yetersiz miyim ben.
''Gel otur yanıma bir şeyler söyleyip gidicem'' dedim. Yüz ifadesi değişti, merak yoktu yüzünde söyleyeceklerimin olumsuz şeyler olacağını biliyordu. Her şeyi söyledim anlattım, en son olarak ''yüzüne söylemem daha iyi olur, telefonda söyleyemediğim için buradayım ve pişmanım. Lütfen bir daha arama beni'' dedim.
Kasıyorsun dedi, yüzüme bakamadı. Şaşırdı, onu istemediğimi kabul edemedi, gururuna yediremedi. Başka yere kilitlendi ve tekrar kasıyorsun dedi.
Kasmıyorum amk KASMIYORUM en güçsüz benim, bekleyen, ilgi isteyen, başkalarının hayatına yedek parça olan benim ve bundan fazlasını istiyorum. Kendi yoluma gitmek, kendim olmak, kendi hayatımı kurmak istiyorum (böyle diye diye en sonunda her şeye sahip olucam ama tek başıma kalıcam)
 
Ertesi akşam oldu biraz daha unuttum, biraz daha döndüm ördüğüm duvarların arkasına.
En azından efeleniyorum şuan ''ben senin hayatından gittim oğlum, dur o sarı odalarda durabilirsen...''
 

30 Eylül 2015 Çarşamba

Alttan Ders Gibi Flört

 
 Bu sefer oldu, şeytanın bacağını siktim attım. En sonunda birinden gerçekten hoşlandım. Yıllar sonra eridi buzlar, bahar geldi dedim ama yanıldım, sağ olsun Ceno kız uyandırdı beni rüyadan. Ulan ben birinden hoşlanmamışım. Akılsız kafamı sikeyim, gitmişim Ege'li eski sevgilimin kopyasına hoşlanmışım. Ne yapıyorum ben, bu doğru bir şey değil. Hakkını yemeyeyim adam zeki, yakışıklı, hoş biri ama yaramaz biri aynı zamanda zaten işe yarar olsa eski sevgilim huylu biri olmazdı.
 
Bu pezevenk bana o kadar yakın geldi ki ''ben bi yerden tanıyom bunu yeaa'' oldum. Aslında güzel zamanlarda geçirdik ama hepsi sadece benim anlam yüklemelerimdi yada bazıları gerçekten güzeldi. Hatırlıyorum, her kendimden uzaklaştırmak istediğimde daha fazla yakınlaşmak istediğini. Mesajlarına cevap vermediğim de bokunu çıkarana kadar aradığını ama biliyordum, özel değildi. Özel olmadığı için onunla yaşadığım şeyleri de yazmadım buraya.
 
Biliyordum kalıcı değildi. Bende kalamazdım onunla, bir sürü bok çıkarırdım. Ne bileyim kalan date ler bizim olsun. Aklım başıma geldi ve bu işe dur dedim. İyi mi ettim ? bilmiyorum.
Arada tutku var, onun deyimiyle challenge varmış (aslında bu meydan okuma benim ruhumda var) eğleniyorduk, yemek yiyorduk, iyi güzel ama bayat gibiydi. Tanıyordum sanki onu ve yine kafamdaki sikik ses ''hadi yürü git yoluna oğlum'' dedi. Aramızda geçen küçük flörtte, film sahnesi kıvamında zamanlar oldu. Bunlardan sadece birini yazacağım (egomu en çok tatmin edeni) 
 
 
Bununla böyle en cicim zamanımız, bu bana bebik diyor. Sinir olmam lazım ama bu öyle bir piç ki yavşak olmak bile yakışıyor. Ailemle bir yere gitmiştik, gece yarısı döndük. Bu görüşelim uyuma diye ısrar ediyor, kendisi Kadıköy'de arkadaşlarıyla içiyor o saatte. Tamam görüşelim ama saat üç'ten önce gel dedim. Bir yandan da şeyi düşüyorum, ''bu pezevenkle neden hep gece görüşüyoruz acaba yalnız hissettiği için mi benimle görüşüyor'' diye kuruyorum kafamda. Saat oldu gece sabahın beşi, bana mesaj attı ''hazırlan alayım seni'' bende ''yok gelme bu saatte, eve yalnız dönmemek için benimle görüşmek istiyorsun, ben istemiyorum'' dedim. Bu evi bildiği için geldi arabayla kapının önünde bekliyor, bende balkondayım ama inat ettim bir kere sikseler gitmem onunla.
On beş dakika yazıştık, adam tam piç. Git diyorum buda bana ''sokağı satın mı aldın, tapusu sende mi istediğim yere park ederim'' diyor, öğlen buluşalım diyorum ''öğlen olana kadar arabanın içinde uyurum, burada beklerim'' diyor. İnadımdan dönmedim sonra fazla naz aşık usandırdı bastı gitti. İleride köşeyi dönerken bizim balkona baktı, gördük birbirimizi pezevenk sanırsın Özcan Deniz gaza kökledi patinaj çekerek gitti. Sonra üç gün geçtikten sonra yazdı ''nbr bebik'' diye ama artık sınırları biliyordu. Yazınca fark ettim bildiğin karı nazı yapmışım aq ama olay o kadar feminen değil lan, sikerim sizin fesat beyninizi. Şimdi ben tatlı, yakışıklı bir üniversiteli genç olduğum ve güçlü, kariyerli adamlardan hoşlandığımdan yön veren yada kotaran taraf hep karşımdaki kişi oluyor. Bu yüzden artık kimseyle duygusal yakınlık kuramıyorum çünkü güvenmiyorum, inanmıyorum. Egeli deki gibi olacak zannediyorum. Gücün başkasında olmasını istemiyorum.
 
Acaba ''güç bende artıkkkk'' diye bağırsam işe yarar mı?

29 Eylül 2015 Salı

Erken Yol Alanlar

 
Arabanın camına kafamı koymuş yol alıyoruz. Kimseyi duymamak için taktım kulaklıklarımı, hava kapalı, gümüş renkte en sonunda sonbahar geldi. Arabanın camını yastık yaptım kendime, trafik var ama umurumda değil halimden memnunum. Yağmur da yağıyor, tam film karesi gibi bir sahne.
Aklıma gelen diğer şeyleri yazmayacağım, onları düşünmeyi bile geçiştirdim. Bir kaç gün önce liseden arkadaşımla buluştum. Kız hayatım boyunca tanıdığım en saf, en temiz insan.  Kirlenmemiş, yozlaşmamış duyguları var. Allah mutlu etsin onu ömrü boyunca, hoş beş ettik, hayatımızdaki değişikliklerden bahsettik daha doğrusu o bahsetti çünkü ben hala 2012 yılında kalmışım. Kısa süreli yaşanmışlığımdan (buraya yazmadım) Ferzan Özpetek filmi olur.
Peki ya sonrası işte burada yorumlamaya hayat tecrüben aklım yetmiyor sonrası için yaşayacak bir şeyler bıraktım mı ? tekrar şen ve kaygısız gülecek miyim ? en önemlisi kendimi, onu ve bu  dünyayı affedebilecek miyim ?
O buluşmadan aklımda kalan, arkadaşımın bana söylediği cümle ''sen her şeyi çok erken yaşadın''
evet doğru söylüyor. Erken yaşadım çünkü yaşıtlarımdan farklıydım, bulunduğum yer beni kabul etmiyordu. Beni kabul eden hayat, insanlar biz kendi aramızda bir cemiyettik. Bizler hem yer altında hem de yer üstündeydik ama Harry Potter da ki gibi bizi bizler görebilirdik sadece ve bu ortamda tek başınasınız her anlamda. Ben erken yol aldım genç yada daha erken çocuk aklımla çok güzel ve çok kötü şeyler yaşadım ikisini de en uçta yaşadım. Elimde kalan hikayem ve olgun aklım ama zaten bunun için yaşıyoruz bu yüzden bu dünya' ya geliyoruz. Bende isterdim babamın doblo arabası olsun, arabayı kaçırıp kız arkadaşımı gezdireyim ama olmadı.
İyi ki de olmamış. Ben olgunlaştım, yaşadım, sınandım ve BİR HİKAYEM VAR.
Yolumu bulmak ve yalnız hissetmemek için hep hikayeler okudum, dinledim bir çok sanatçı, bilim insanı, tarihe geçmiş bir çok insanın hikayesini dinledim.
Bu gece belgesel gecesi yapayım dedim. Can Dündar Aynalar belgeselini açtım Sezen Aksu' yu anlatıyordu. Dışarı da yağmur sesi, kahvem, loş ışık her şeyim var. Sonra Sezen Aksu bir şeyler söyledi, en azından söylediğini ''hadi çocuk doğru yoldasın, işte bu hayat'' olarak algıladım çünkü yolumu her bulamadığımda onlardan ilham aldım. Aşağıya aynen söylediği cümleyi yazacağım belki size de yol gösterir.
 
''Bir şarkı yazdım yeni, 'birileri erken yol alır' diye. yani belki böyle bir şey var, hızlı yol aldım bide hayatın sunduğu olanaklar da belki bunu kolaylaştırdı. Çok kısa zaman da acayip bir yaşam malzemesi var. Bundan etkilenmemek mümkün değil ki.''

23 Eylül 2015 Çarşamba

Hayaller Paşa Emirgan Gerçekler İski sosyal tesisleri Sarıyer

     
 
SİKİYİM, SİKİYİM, SİKİYİM ulan zaten ne bekliyordum, birlikte pazar kahvaltısı yapıp sonra çimenlerde mi yuvarlanacaktık. Konuya daldım direk ama harbiden sorun bende galiba yada her şey sorunlu bende sorunluyum amk. Kendime bok atmayacağım en azından bu konuda. Bu date in bok olmasında tüm suç onun, hani kahvaltı yapacaktım ya biri ile bi önceki yazıda bahsetmiştim, işte o pezevenk lanet olsun amk pazar günümün de tüm modumun da içine etti.
Uzun uzun anlatmayacağım genel ruh hastalıklarını çok detaya girmeyeceğim bi kısmını keseceğim olanların yada yarısı bile yeter, beni anlamanıza.
 
İki kişiye sordum, bir popüler cevap aldım. ''SEN HAKLISIN KARŞİM'' sorduklarımdan biri de ceno kız, şıracının şahidi işte ama olsun. O yalnızca ama yalnızca doğruları söyler ve dokuz köyde adı ırıspıya çıkar hehe, neyse konuya dönüyorum.
 
Bu pezevenk başımın etini itinayla yedikten, triplerini hunharca savurduktan sonra dedim ki ''garu olum artık kendi benliğini ortaya salmanın vakti geldi'' bu ezik kendini yetersiz hissederse biliyorum koyar ona hemen bok attım mekana, mekan bok atılmayacak gibi değil, İski'nin sosyal tesislerine gittik. Önümüze geldi buruş buruş vıcık bi paçanga böreği termosta çay öğkk sikerler lan
Ben gay'im benim filtre kahve eşliğinde cihangir yada karaköy de kahvaltı yapmam gerek. Mekan da tipler Fiat doblo sahibi, iki çocuklu ailelerden ibaret, türbanlı bacılar ortada cirit atıyor. Biz ikimiz aralarındayız. İnsan ayrımı yapmıyorum janıms offf tamam yapıyorum. Beni kabul etmeyen insanları bende kabul etmiyorum, sikerim lan kendi kurtarılmış bölgemde olmak istiyorum.
 
İkinci kıl olduğum durum, bende iştah falan kalmadı zaten. O vıcık,buruşuk paçanga böreklerini yemesem daha iyi dedim, yemedim. Bu pezevenk ''hadi yemiyorsan kalkalım'' dedi ve kalkarken ''börekleri paket yapar mısınız'' dediğin de benim beynim attı. Ulan pinti pezevenk, aç köpek, üç kuruşluk böreğin hesabını yapıyor. Ben ordan aç kalkmışım, onun umurunda olan şey, o börek benzeri hamur işi, bak yine sinirlendim. Benimle ilgilensin, benim nazımla oynasın değil derdim. Karı tribi yapıyım falan değil, kimse umurumda değil zaten ama ulan bu kadarı yuhhh...
  
SONRAAA mekandan çıktık, ben buna eyvallah ettim döndüm yoluma gittim. Bu pezevenk 10 dakika sonra geldi. Yok ben bırakayım, yok bin arabaya demeler, yavşakça sırıtmalar. İt madem tükürdüğünü yalayacaksın, neden bunu yapıyorsun. Ben tekrar bakarmıyım suratına ikna etmeye çalıştı. Baktım bu yol kenarında kavga eden çift romantizmi yaşamaya çalışıyor.  Aga orda dur işte ben bu yollardan geçtim, senle böyle bir romantizm yaşayıp, gelecek sevgilimin amına koyma heyecanımın dozunu düşüremem ve altın vuruş yapmalıyım ki bu pezevek siktir olup yolumdan çekilsin...
 
'' Allahın pintisi defol git. Binmem senin sikik arabana, tekrar bana yakın olma, bana bir şey yapma fırsatı vermem. Siktir git evine, o paçanga böreklerini micro dalga da ısıt zıkkımlan ''
ve cevabı 3 kere aynı şeyi tekrarlamak oldu '' ben pintimiyim? '' 
 
 Dört otobüs değiştirerek anca evime döndüm, bir sürü kez sorguladım.
KİM SUÇLU?

29 Temmuz 2015 Çarşamba

Rüyada mıyım ?

 
Yeni boş bir gece, ben eskiyim dünle bugünü ayırt edemeyecek kadar kapalıyım, gömülmüşüm kendime. Nerden aklıma geldi bilmiyorum, Karşı pencere filmindeki bir kaç sahneyi izledim. Davide'nin yazdığı mektubu okudum. Kendime neden tekrar bunu hatırlattım bilmiyorum, sanırım gördüğüm bir rüyayı hatırlamam geldi aklıma. Kendimle ilgili hep aynı kapıya çıkan rüyayı görürüm genelde ama bu diğerlerinden farklıydı. Ege'li ile aynı yatakta sarılıyorduk birbirimize bakıp gülümseyip ''bak ben sana demedim mi ikimiz için en iyisini yaptım, şimdi birlikteyiz'' diyor, bende ''Zaman çok zor geçti çok yıprandık, çok canımız yandı ama bak artık birlikteyiz, eski günlerdeki gibi sarılıyoruz sen ensemden saçlarımı kokluyorsun. Senden ayrıyken güçlü olmayı öğrendim, yalnız kaldım. YALNIZ KALMAK İNSANI ÇOK GÜÇLÜ YAPIYOR AMA YALNIZ KALMAK ÇOK ZOR'' diyorum ve uyandım. Gün içinde kafama takıldı rüya, yaşananlar ve rüya gerçek gibiydi, ben bunlarla boğuşurken telefonuma mesaj geldi. ''İstanbuldayım, kahve içelim'' tamam dedim. buluştuk hepsi aynı güne denk gelmesi Allahın benim için yazdığı bi senaryo sanırım, çabasından dolayı kutlarım onu, buluştuk konuştuk. Ben yalnızdım, güçlüydüm yada sarsılmazdım çünkü kaskatıydım. Herhangi bir sonuca varamadık, bunu yazarken de bir harmanım bu akşam kafasından dolayı yazdım. Aklımda çınlıyor o cümle ''YALNIZ KALMAK İNSANI ÇOK GÜÇLÜ YAPIYOR AMA YALNIZ KALMAK ÇOK ZOR'' rüyadayken kendimi hissettiklerimi bu kadar iyi anlatmış olmama şaşırıyorum, hangisi rüya gözü açık yaşadığım mı ? yoksa gözüm kapalı kalbimden ne geçtiğini söylemek istediğim adama sakince söylerken mi?

28 Temmuz 2015 Salı

ÖTEKİYİZ !!!

Kafam o kadar karışık, o kadar çok şey aklımdan geçiyor ki aklımdan bağırarak konuşuyorum. Konuştuğum zaman sesim içime kaçıyor, ben ki yalandan ağlamanın gücünü keşfettim bu ara ama şu an üzüntümü, hayal kırıklığımı gizleyemiyorum. Bizlerin kimseye güvenemeyeceğimizi bilirdim, bunu kabul ettim ama hiç kimseye güvenemeyeceğimizi görmek, o kadar koydu ki anlatamam...
Üniversiteden iki arkadaşıma güvenmiştim. Biri kızıl kafa, biri de uzun kafa diye iki arkadaşım, bunlara söyledim gay olduğumu, saolsun kızıl kafa arada error verse de pişman etmedi beni (aslında o da marjinal biri) diğer uzun kafa, asıl beni sırtımdan vuran uzun kafa oldu. Bugün sevgilisinden ayrıldı mal, ayrılma şekli şöyle; uzun kafanın ana babası çocuğun elinden tutup, kızın iş yerine gitmişler, anası babası ''çocuğumuzun dersleri kötü ayrılacaksınız'' diye kızı rezil bi duruma düşürmüşler. Çocuk okulu uzattı, kız bölümü derece ile yarım dönem erken bitirdi diyim siz anlayın.
Bu uzun kafanın bide çocukluk arkadaşı var, hiç sevmiyorum çocuğu tam bir mal. Ulan harbi bazı insanlar yemek, içmek ve sıçmak için dünyaya geliyor. Ne kendine bir şey katıyor ne de etrafına bi yararı olmuyor ve bu insanlar çoğunluk olunca, bizim gibilere zararları oluyor. Çocuğu sevmiyorum bakışları bile beni rahatsız ediyor, sürekli sevgilisiyle mal, sevgilisinin hayatı da kurabiye kalıbı üzerine kurulu tiplerden. Çocuk yumuşaklığımı görse saldırırdı şimdiye kadar, zerre cesaret edemez. Aramızda büyük fark var, ezik hissediyor kendini. Mecburum öyle insanlara karşı tepeden bakmaya. kendisi de demiş ''kibirli'' diye, ulan pezevenk, ben kendime ne değer kattıysam. Sen ve senin gibi aşağılıklardan üstün olmak için yaptım. Bu mal gibiler yüzünden, bizler hala ortaçağ dünyası şartlarında sıkışıp, yaşam mücadelesi veriyoruz. Uzun kafa ve sevgilisi ile birlikte pride gittik, abi bir insan bu kadar mı iyi gizler homofobik olduğunu. Bende rahat durmadım, hele bunun çocukluk arkadaşına karşı özellikle. Babadan bozma, MHP kafası yaşayan tipler bunlar. Çocukla oturduğumuz da tabularını, normlarını öle bir sarstım ki pezevenk arkamdan ''bu çocuk fena dayak yiyecek bi gün '' demiş. ''lan it ben senin gibi namussuzlara kendimi ve sevdiklerimi ezdirmemek için bileğimi kuvvetlendirdim, ne dayaklar yedim, ne kadar ezildim böyle öğrendim adam olmayı'' bir kızdan öğrendim. Kimsenin yüzüne söyleyemediğimi, arkasından söylememeyi. Sen adamsan kampüste bana selam vereceğine, gerçek düşüncelerini yüzüme söyle ama yemez... 
Bu kadar büyük tepki gösteriyorum çünkü; Bunun gibi pezevenkler yüzünden, sevdiğim adamla mutlu olamadık. Bizlerin savaşçı olması gerekiyor, ancak mücadeleyi kazanmamız için yoksa, cehennem bu dünya. Allahtan değil kuldan geliyor bu kader. Her şey yolunda gitseydi, sevdiğim adamla ege'de çiftlik evimizi kiralamış, mutlu yaşıyor olabilecekken şimdi ki halime bakıyorum, acıyorum. Bizden sonra geleceklere iyi bir dünya bırakamayacağız. Kendimi sorumlu tutuyorum, bir şey yapamadık, mücadele edemiyoruz diye ama diğerleri, ateşi harlamaktan başka sikime yaramıyor... 
Uzun kafalı pezevenk, ailesini karşısına alamamışken. Ben sevdiğim için ailemi yanıma aldım. Kimse bana Allah'ın adaletinden bahsetmesin; tamam o çocuk cenneti yaşamıyor bu dünya'da ama açık ara farkla haksızlık yok mu?
 
 

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Beş Sene Sonra Ebemin A... Görüyorum Kendimi

  
 
 
      İş görüşmelerinin klişe sorusudur, artık soran mal var mı bilmiyorum ama bana sorsalar kesin uzaklara dalar ''ulan 5 yıl sonra başıma neler gelir benim, pavyona düşmüş bile olabilirim yada sapık tarafından sikim kesilip, tavada ızgara yaptıktan sonra bana yedirmeye bile çalışır, psikopat ruh hastası yada böbreklerimi çalanlar, bana komisyon bile vermeden deniz kenarına atabilirler beni'' Allahım beni koru nolur bak bend zekat veririm karşılığında. Bana bunu sora mal İK'cıya ''canım tabiki beş yıl sonra koçla ile sabancıyı geçerim ben, buraların amına koyacam '' tarzında bişeyler sölerdim orası ayrı. Bugün bu soruyu kendime sorunca beş yıl geriye gidiyorum. Ben beş yıl önce ne yarak yiyordum ? madde madde anlatayım;
       
      - Üniversite sonuçları açıklanmıştı yada açıklanmasına az kalmıştı. İstediğim bölümü kazanamadım. (iyi ki kazanamamışım, okuduğum bölümü çok sevdim yata yata okudum aq) Stresten saçlarım dökülmüştü neredeyse, kafayı yiyordum lan.
   
   -   O zamanlar ilk aşkıma hala saplantılı halde aşıktım (şimdi sadece hüzünlendiriyor ama severim piçi çok şey öğrendim ondan) O dönem nasıl seviyordum onu aq sanki bir daha hiç aşık olmayacakmışım yada onda bulduklarımı başkasında bulamayacakmışım gibiydi alalhım sen beni koru.
      -   Ailemden nefret ediyor uzaklaşmak onlardan kurtulmak bayramda aile ziyareti  yapan klasik bekar genç olmak istiyordum.
 
     -   Toplu taşıma amıma koymuştu, yeter artık diyordum ağlıyordum ama bitmiyordu yine toplu taşıma tek ulaşım aracımdı. Nihat Hatipoğlun da bile böyle ibretlik allahın cezası hikaye olamazdı.
  
     - Artık her genç gibi sosyal bir hayat istiyordum, kozmopolit ortamlar, goygoyun gırla olduğu arkadaş grupları, alkol eşliğinde müzikli  geceler istiyordum. Benim hakkım değil mi lan.
  
     - Bir bekar evim olsun kafam rahat olsun derdim bu kadar basit yalı mı istedim allahım neden bu kulunu mutlu etmedin? güne kahveyle başlayacağım, ruh halime göre toplayacağım, arkaşlarımı ağırlayacağım arada sex yapacağım yada sevgilimle kendi ev ortamımda romantik anlar yaşamak istedim çok mu lan. 
   
         5 YIL SONRA BUGÜN...
 
    - Tek dersten okul uzadı, hayatımın işine girecektim okul uzadı diye yalan oldu. 5 parasızım harbiden, 5 parasız maymun götü gibi kaldım ortada.
 
    -  Bir kez daha aşık oldum ama ilk aşkım bile masum kaldı bunun yanında aşkın en umutsuz en karanlık haliydi ilişkinin en büyük yıkılışını yaşadım ama yine ölmedim çok şükür ama aşkı bu sefer kimsenin erişemeyeceği bi yere koydum.
  
    -  Ailemden hala nefret ediyorum, aslında onlardan değil aile olamamızdan ve aile felaketlerinden nefret ediyorum. 5 yıl geçti hala kurtulamadım.
 
    -  Toplu taşımayı artık damardan alıyorum, metrobüsün gülü oldum. 5 sene boyunca 1 saat 45 dk lık yol gittim tabi okula gittiğimde gittim, genelde gitmemeyi seçtim zıbardım yattım.
 
    - Sosyal hayatım çay demlemek, türk dizilerini izlemek ve gıybetle geçti arada yaptık bişeyler tabi starbuckstan kahve alıp 6 saat ortam yapıp takıldık bunada şükür yarab.
 
   -   Bekar evi hayalim en piç olan hayalim oldu. Üniversite ilk yıllarım dolabım yoktu koltukta yattım, sonra odama geçtim ruh hastası abimle kaldım sonra felaketleri fırsata çevirdim odadan abimi şutladım ama oda bok gibiydi sonra 3. sınıfta odamı yenileme kararı aldım varımı yoğumu harcadım çok güzel bi odam oldu şimdi en azından bekar evi gibi odam var diyorum bunu bulamayanlarda var.
 
 
           Sonuç herşey çok iyi olmadı, herşey olduğundan daha kötü de olmadı. Kendimi yorgun, yaşlanmış hissediyorum değiştim bazı şeyleri değişterebilirdim. Hayal ediyorum, ümitleniyorum 5 yıl sonrası için yinede...
            5 yıl sonra artık her yaz başıma gelen felaketler yerine yurt dışı tatili planlamak istiyorum, güzel pazar kahvaltıları dolu dolu geçen güldüğüm bağrışma ile uyanmadığım haftasonları hayal ediyorum, arkadaşlarımla karnıma ağrılar girene kadar güldüğümü düşünmek istiyorum, hüzünlü bakmak yerine meraklı ve heyecanlı olmak istiyorum.
        
       Yazı boyunca parayı söz konusu bile etmedim. Para sadece araç, bunu biliyorum ve az para ile de bunlara sahip olabileceğimi biliyorum. (Allahım sen yinede çok para ver nolurrr) ve bu yazıyı sürtük kırmızı kafa ve aramızda görünmeyen bi bağ olan arkadaşıma armağan ediyorum ''lan 5 yıl sonra durumu masaya yatıralım ben unutursam sen hatırla!!! akıllı ol... !!!

14 Temmuz 2015 Salı

Şimdi Yıkıldım İşte


 
 Hani bitane caps vardı. Yıkılmadım ayaktayım, yıkılmadım diz çöktüm falan diyordu en sonun yıkılıyordu, işte o sikik durumdayım. Ben okuldan atılmış (sonra geri aldılar tabi) sınıfta kalmış, kafasına estikçe okulu bırakmış, 5 senedir okula uğramamış biriyim, bunu yaşamış hayal kırıklığı ve acıya şerbetli olmam bile kurtarmadı beni, yüz üstü çakılmanın verdiği acıya ''yok yeaa bişe olmadı ki  aq'' diyemedim. Annnem ölse bu kadar üzülmezdim, kurtuldu der geçerdim. İçim yanıyor resmen lan tam okul bitti kurtuldum derken, tam millet işsizlikten kırılırken ben iyi bir iş buldum derken bütler de bile 5 ders verdikten sonra 1 tane derse okul uzadı ''tek ders sınavı var yeaa'' diyen ukalalar kesin sesinizi benim de kafam çalışıyor o kadar ama bizim okulda tek ders sınavı yaz okulundan önce. Kafayı yiyorum, biliyorum 6 ay aslında geçer 5 sene 1825 gün saydım 6 ay koyar mı diyorum ama tam cennetin kapısından döndüm o koyuyor. Kendimi rahatlatmıştım, tüm duvarları aşıcaktım parasızlık, öğrencilik, aile kavgaları, bu boktan ev, boş geçen zamanlar bitmişti tam sonuna gelmişken uzatmalara kalmak bu. Direncimi bıraktım nefesimi tutmuştum bu zamana kadar şimdi tekrar başa dönmüş gibiyim daha da kötüsü artık kredim de kesildi gelsin baba ile uykusuz her gece bu boktan evde kavga dolu saatler. ulan bu kadar bokluk para yüzünden insanlar yüzünden birazda benim kafasızlığım yüzünden, kabul ediyorum daha iyisini yapabilirdim ama hem kendimle savaşıp barışıp hem dünya yı anlayıp hemde gerçek dünyada başarılı olmak benim için zordu sanırım.
Dünden beri herseye kocaman BİLMİYORUM cevabını veriyorum. Allahım kaderimi yazarken hangi senaryodan esinlendin harbi yeter artık güzel bi yerlere güzel bi final yaz artık yada en azından güzel bi bölüm sonu olsun öyle kafana göre mahşerdeki reyting uğruna harcama beni. Bu arada kızıl kafa aşifte bi arkadaşım vardı ya o teselli etti beni ikimizin gördüğü şeyi  başkaları görmediği için anlamıyorlar neden muhabbetimizin kesilmediğini çünkü biz aynı yerden kanıyorum aynı gözle bakıyoruz yada sadece kötü gün dostuyuz neyse bilmiyorum.
Bu saatten sona bana düşen 1 kilo çekirdek alıp balkondan dışarıyı seyretmek...

1 Temmuz 2015 Çarşamba

Gay Cumhuriyeti

 
 
     Uzun zaman geçti, tembellik yapmaktan yazmadım... o değilde oturduğum yerden bile yazacak şeyler çıkıyor ona şaşırıyorum. Bu hafta paso gay aktivist yanım fırladı ortaya, ilk önce Boston Eşcinsel Erkek Korosunu dinlemeye Boğaziçi Üni. ye gittim yazının başlığıda ordan geliyor. Neden cumhuriyet dedim ? Çünkü ilk defa benim gibi olan bir sürü insanın arasındaydım. Özgürlük mü desem, rahatlamak mı yada yalnız olmadığımı görmek mutlu etti beni sanırım. Boğaziçi Üni. ye ilk kez gittim, ortam feci ulan ben niye adam gibi çalışıp burayı kazanmadım diye kafayı yedim ''Allahım sen böyle güzellikleri garu kuluna neden nasip etmezsin'' diye gökyüzüne baktım oofffff çektim. Aslında ilk kez gaylerle ve kendimi saklamadan aynı ortam olduğum yer değil, barlara gidiyorum yada arkadaşlarla evde ortamda oldum ama bu başka, bir kere gece yarısı değil, güneş hepimizi aydınlatıyor, saklanmıyoruz sonra en public yerdeyiz yani üniversite boru mu ?  bide bu konserin benim için başka anlamı da vardı. Benim yıllar önce egeli ile tanışmadan flört ettiğim doktor biri vardı, egeli bundan ölümüne tiksinir, nefret eder, bulsa kafasını tekmelicek hala sorar onla konuşuyor musun diye o derece. Konsere bu doktor ile gittik, aklımca Egeliyi cezalandırıyorum ulan bide yıllar geçince her şey nasıl değişiyor. Ben bu doktorla neden flört etmişim ve neden kötü yanlarını görmemişim yada doktor olması, salon adamı olması mı gözümü boyadı. Adamı görsen nasıl ince biri, entelektüel ama iş bilirde bir tip bide yatakta nereye dokunması gerektiğini çok iyi biliyor bunu hatırlıyorum ama adam bildiğin tipsizmiş, bugün olsa dönüp bakmazdım. Sevmediğim şeylerin başında pintilik var. Bu adamı pinti olarak hatırlamazdım, resmen pinti gavat!!! en tiksindiğim tiplerdir pintiler, çuvalla para kazanıyor amcık ''o kadar zaman sonra buluştuk sana yemek ısmarlıyım güzel bi yemek yiyelim'' dedi, gittik kampüste yemek yedik, sikko bişeydi aslında lezzetliydi ama pezevenk koskoca doktorsun sen 8 liralık yemek görünce neden gözlerin kalp kalp oluyor amın oğlu. Sen böle değildin ne yaptılar sana, gavat en sevmediğim ikinci şeyi de yaptı. Sex i garantilemeye çalıştı. Tiksinirim bundan, la oğlum sen mal mısın? zaten zamanında girdik yatağa utangaçlık kalmamış, ''gece bende kalacakmısın'' ne demek hele sen bi giriş yap, bi iş at ortamı ısıt niye beni seçmeye zorluyorsun, zaten benim kafa başka yerde. Aklımda fır fır şey dönüyor ''birlikte foto çekilelim de egelinin götüne sokayım'' zaten adamla buluşma nedenim bu, sex falan hikaye...
Bana biri akıl versin dicem de ilk aklıma gelen sarışın kankam o da ''aynı hatayı defalarca yapıyorsun ne halin varsa gör'' dicek aşifte. Bende ki kısmete bak adamla barışır gibi olduk, planları yaptık yine yaptı yapacağını. Bişey sorucam size ''BEN HEP YALNIZ MI KALICAM???'' 
  NOT: tabiki pride a katıldım, onuda yazıcam akıllı olun sikerim.